İkna edilmişlerle yola çıkılmaz! Yola, inanmışlarla çıkılır..

İkna edilmişlerle yola çıkılmaz! Yola, inanmışlarla çıkılır..

Aslında bu yazıyı iki hafta önce yazmayı planlıyordum. Bu süreçte yanılma ihtimalimi bolca düşünme fırsatım oldu. Sonuçta her insan gibi benim de hata yapma şansım vardı. Bununla paralel olarak yanlış kararlar verme konusunda ön yargılı olma ihtimalim vardı.. Ne yazık ki mükemmel bir varlık değiliz. Hepimizin bir kusuru var.

Size çokça dolu olduğum insan faktörü ile ilgili bir konudan bahsetmek istiyorum. Aslında içimi dökmek istiyorum da diyebilirim. Konuya 14 yıl öncesine çekip biraz zamanda yolculuk yapalım. Hazırsanız başlıyoruz. Sizi lise yıllarıma yani 2006’a götürüyorum..

Lisede insanların sadece yüzlerine bakarak onlar hakkında birçok bilgiye sahip olabileceğimi fark etmemle hikaye başladı. Halk dilinde kısaca buna ön yargı deniliyor. Ama bir taraftan da insan sarraflığı gibi bir seksi telaffuzu var.

İlk başlarda bunun farkında değildim. Sonradan hissettiklerimle düşündüklerim arasındaki gerçekleşenlerin aynı olduğunu görünce bu konuda kendimi geliştirdim (Hiçbir şey yapmadım aslında. Yine insanlar hakkında kendimce çıkarımlarda bulundum. Böylelikle özelliğimin gerçekten işe yarayıp yaramadığını test etmeye başladım. Ve işe yaradığını gördüm).

İnsan Sarraflığına Giriş

İnsanlar hakkında tahminde bulunmanın çok faydasını gördüm. Özellikle iş yaşantımda.. Girdiğim bir toplantıda o işi alıp alamayacağımı, yoksa sadece şirket hukuku gereği formaliteden mi davet edildiğimi biliyordum (En az 3 farklı şirketten teklif alma hikayesi). Onun için bu gibi formaliteden davet edilen iş toplantılarına katılmayı tercih etmiyor(d)um..

Bu özelliğimi iş yaşantımın her köşesinde bolca kullandım. Maalesef bazen gerçekten tam gücümüzle savaşmamız gerekiyor. Böylelikle çokça kullanma fırsatım olmuştu. Hatta kişinin sosyal medya varlığıyla çizdiği profille nasıl bir karakterde olduğunu dahi tahmin edebiliyordum.

Tutunamayanlar dizisinin ünlü düşünürü adaşım Tarık‘ın da dediği gibi;

Biz de boş adam değiliz.

Tarık Şakrak

Hatta birçok arkadaşım sosyal medyada verdiği sözleri tutmadığı için artık onlara güvenmiyorum. Daha kendilerine verdikleri sözü tutamayıp başladığı işi yarıda bırakan o kadar çok insan tanıyorum ki. Hepsi ayrı bir blog yazısı niteliğinde kaleme alınacak dersler içeriyor..

Bunun gibi bir çok örneği sıralayabilirim ama asıl konumuz bu değil. Konuyu çok fazla dağıtmadan asıl konumuza gelelim. İkna ve insan!

Geçici Bir Heves Olarak İkna

Bence ikna kelime mühendisliği ile karşındakinin gardını indirip onu kelimelerle döverek etkileme sanatıdır.

2 yıldan beri beraber proje yaptığım / yapmayı planladığım insanları ikna etmeye çalışmıyorum. Hatta çoğu zaman ikinci bir teklifte dâhi bulunmuyorum. İkna etmeye gerek duymuyorum.

Ortalamanın üstünde bir kelime dağarcığına sahipseniz ve düzenli kitap okuyorsanız karşınızdakini çok kolay bir şekilde ikna edilebileceğinize inanıyorum.

Ben bu ikna seramonisine geçici ikna diyorum. Kişi bulunduğu ortamın yoğun gaz miktarına maruz kaldığı için ikna gerçekleşiyor. Biraz vakit geçtikten sonra kabul etmemeye başlıyor.. Onun için bu gibi durumlarla maalesef çokça karşılaştım. Yolda çok kaldığım için insanları ikna etmeye çalışmıyorum.

Peki Tarık, insan sarrafı özelliğine ne oldu? Madem insanlar hakkındaki sezilerinin bu kadar kuvvetli olduğuna inanıyorsun. Onları neden olmayacak bir şeye davet ediyorsun?

Evet bu çok doğru. Eğer insanlar hakkında bu kadar peşin hükümler verecek olsaydım ön yargılı bir faşist olurdum. Mükemmel bir insan olduğumu kabul etmiyorum. Onun için ön yargılarımı bir kenara bırakıp karşımdaki kişiye normal bir şekilde yaklaşıyorum. Yanılma ihtimalimin her zaman olabileceğinin farkındayım. Onun için sıradan bir insan gibi yaşamaya devam ediyorum..

İkna edilmişlerle yola çıkılmaz.
Yola, inanmışlarla çıkılır.

İsmet Özel

Yola, İnanmışlarla Çıkılır

Yolda tek kalmaktan artık çok sıkıldım. Vasatlık içinde bulunduğumuz toplumun damarlarına kadar işlemiş. Hayır diyemeyecek kadar kendimize güvenmiyoruz. Belki güvenemiyoruz.. Sürekli sitem edip mükemmelin peşinden gitmek istiyoruz. Bir şey yapmak istediğimizde harekete geçmiyoruz. Konuşulanlar sadece sözlerde kalıyor.

Medium‘da yayınladığım Ali Biçim’in YouTube Başarısının Arkasındaki Acı Gerçek yazısında vasatlık ile ilgili bir takım çıkarımlarım olmuştu. Toplum, vasatlık ve kitle ile ilgili düşündüklerime buradan okuyabilirsiniz.

Konuşmak için konuşuyoruz. İlk zorlukta karşımızdakini hemen yarı yolda bırakıyoruz. Verdiğimiz sözleri tutmuyoruz. Bencilliğimiz ve kibrimizden karşımızdakini göremiyoruz. Bizi meslek sahibi yapan, kollayan, kazandığımız ekmeğe vesile olan kişiye hemen yukarıdan bakıyoruz. Dalga geçmeye çalışıyoruz..

Bu süreçte paranın ve makamın insanı nasıl zehirlediğine çokça şahit oldum. Onun için yolda çok kaldım. Yola çıkamadım.. Bu konuda o kadar çok doluyum ki anlatamam.. Kelimeler belki düşündüklerimi iyi ifade edemeyebilir.

Artık insanları ikna etmeye çalışmıyorum. Bu ikna edemeyeceğimden dolayı değil. Yola çıkmak istemediğini bildiğimden dolayı. Bu konudan dolayı sabrımın taştığının farkındayım. Zaten taşmayan sabrın sabır olmadığını da bu sene öğrendim..


Başta aileniz olmak üzere; iş yaptığınız arkadaşlarınızı, çevrenizi ve söz verdiğiniz insanları yarı yolda bırakmayın. Zaman göreceli bir kavram. Bugün yarı yolda bıraktığınız kişiye yarın muhtaç olabilirsiniz.

Hayat dediğimiz şeyin kısalığını unutacak kadar kibirli insanlar olduğumuzu biliyorum. Ama ne olursa olsun dostum dediğiniz iş yaptığınız insanları kesinlikle yarı yolda bırakmayın.

Yazımı yine bir İsmet Özel sözü ile bitiyorum.

Ne demişti şairimiz?

Taşmayan sabır, sabır değil; tahammüldür.

İsmet Özel

Bol tahammüllü günler dilerim.

Fotoğraf: Joshua Sortino

Paylaş

“İkna edilmişlerle yola çıkılmaz! Yola, inanmışlarla çıkılır..” için bir yorum

  1. Guzel tespitler. Istediginiz o tip insanlari -sizi yari yolda birakmayacak- bulmak kolay da degil. Biraz kader meselesi. Ornek “Steve Wozniak ve Steve Jobs” birlikteligi ve uyumu ile Apple firmasinin dogmasi gibi. Eger Steve Jobs, Wozniak ile karsilasmamis olsa ya da ona inanmayan biri karsisina cikmis olsaydi hayalleri olan zuppe bir genc olmaktan oteye gecemeyebilirdi.

    Ikincisi: eger bir projeniz varsa ve bu proje karsiya somut olarak gosterilebilecek bir seyse, o projeyi en azindan %60 ete, kemige buruyerek, o ikna edeceginiz kisinin karsisina sunmaniz gerekir diye dusunuyorum kendi tecrubelerimle. Boylece sizle calisacak sahis, somut bir seylerden sonra daha uzun soluklu ve sizle birlikte oluyor.

    Yazinizin ana temasi olan su tespite de katiliyorum ki “ikna edilmislerle yola cikilacagina, yola inanmislarla cikmak” gercekten ihtiyatli ve guzel olur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir